Pages in topic:   < [1 2 3 4] >
Karma bir yapı olarak Türkçe ve dilin yeterliliği konusu
Thread poster: Cagdas Karatas
skaya
skaya  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
+ ...
tutmayan kelimeler Oct 18, 2008

Çağdaş Karataş wrote:

Aydın Köksal ile sohbette mesela çok önemli gördüğüm iki kısım var. "Yurtseverlik damarım tuttu." Bundan çıkacak sonuç: Kompüter, malumat processing diyenler vatan haini olmasa bile yurtsever değildir. Bu bir.

İkincisi senin üzerine bastığın nokta Şükrü. Sorumlu kim? Sorumluluk kimin üzerinde? Köksal diyor ki "Çoğu sözcüğü Türkçe'ye çevirdim; memory yerine hafıza gibi." Çeviri diyor dikkatimizi çekerim. Mesela memory = hafıza çeviri işi 1 kelime/6 karakter nasıl ücretlendirilir bilmem ama hafıza kelimesinin harika bir ürün olduğu ve benim gözümde değerinin milyarlarca lira olduğu kesindir.



Bence de çok değerli ama karşılıkların tutmasının da bir formülü yok. Aydın Köksal'ın sonradan önerdiği ama tutmayan şu kelimeler var:

CD: Kapsar disk
Toner: Karartıcı
File: Kütük
Record: Tutanak
Update: Günlemek
Character: Damga

Bu konu hakkaten çok geniş ve düşündükçe/konuştukça dallanıp budaklanan bir konu

[Edited at 2008-10-19 17:50]


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
Öztürkçe Oct 18, 2008

Çağdaş demiş ki:
Öz Türkçe nedir? Biri bunu açıklasın bana istiyorum. Farsça, Arapça, Fransızca vs. kelimelerin girişi öncesinde bir dil yok muydu? Birileri sürekli bu dile bir efsane gibi atıfta bulunmuyor, özlem dile getirmiyor mu? ... Madem var o zaman, birileri çok emin bundan. Diyeceğim ki o benim öz dilimdir. Onunla bir şeyler yapılamaz mı? Buradan çıkarılacak umut ve mutluluk nedir?

Bak şimdi fantaziye bak:
1000 küsur yıl önce diyelim ki Farsça, Arapça ve Fransızca etkisinin hiç denecek kadar az olduğu bir dil gelişim aşamasına döndük. Fethedilecek ovalara iştahla bakarak kuzu çeviriyoruz, atlar kişniyor falan.
Çadırına girip (yurt demek icap eder belki, bilemiyorum) kucağına saf bir dilin tüm sözcüklerini içeren bir sözlük bırakıyorum (ak sakal var bu arada bende). Diyorum ki:

- Tertip, Kağan nöbette kitap okuduğunu görmesin, yakar çıranı ha, aman dikkatli ol.

Sen, gözlerin yaşlar içinde fısıldayabiliyorsun sadece:

- Tengri senden razı olsun karındaşım (bi de razı demeyebilsem)!

Yumuluyorsun tabi sözlüğe! Ancaak...
Akdeniz'e daha epey mesafe var, denizcilik terimleri yok.
Sonradan öğreneceğimiz yemeklerin, mezelerin adları yok.
Bitki adları var ama farklı coğrafyadayız artık.
İslamlaşacağız daha, dini terimlerin öztürkçe karşılığı yok.
Anadolu'da Bizans altyapısını devralacağız, ilgili hukuk terimleri yok.
Yok, yok, yok...

O saf kökene ulaşmanın mutluluğu yerini bir uygarlığın bir milenyumluk yolculuğunun getirdiği yorgunluğa bırakıyor haliyle. Mutluluk ve entellektüel huzursuzluğun harman olduğu tedirgin uykulara dalıyorsun, benim Kağan'ın devriye gezebileceği uyarısına kulak asmadan. Tengri sonunu hayretsin.


Önemli not: Bu eğer bir tartışma konusu ise ben bunun herhangi bir tarafında değilim. Benim derdim dilden alabileceğimin en fazlasını almak, bir bakıma doğurtmak ve de samimi olmaya çalışmak.


Taraf olmak samimi olmamak değildir; aksine. Taraf olmak, bir bakışımız olması gerektiği için kaçınılmaz bir durum. Filozof, doğurtma tekniğini saf bir tarafsızlıkla icat etmemiş kuşkusuz; en azından belirli bir noktaya varmak gibi bir tavrı var. Ne demiş bazı tehlikeli adamlar zamanında:
"Taraf olmayan bertaraf olur!"
Konunun bertaraf olmaması için tavrımızı net, öz bir biçimde ortaya koymamız gerekir.


[Değişiklik saati 2008-10-18 23:07]


 
Ali Bayraktar
Ali Bayraktar  Identity Verified
Türkiye
Member (2007)
English to Turkish
+ ...
Sorumlular (Tabii bana göre) Oct 18, 2008

Çağdaş Karataş wrote:
Sorumlu kim?


Olaya hayatta her şeye baktığım gibi yine basite indirgiyerek bir örnekle başka bir boyut kazandırmak istiyorum:

Dünya üzerinde yaşayan canlıların çoğu birbirleriyle haberleşmek için çeşitli evrimler geçirmişlerdir. Bizler göze ve kulağa hitap edenlerini kullanıyoruz. Bu ilk başlarda homurtularla başlamış daha sonra bu homurtular bileşenlerine ayrılarak gelişmeye devam etmişlerdir.

Ancak, farklı ses sistemleri kullanan insan gruplarının temsilcileri süreklii karşılaşmışlardır birbirleriyle.

Yani şu anda içinde bulunduğumuz kültürün her cephede diğer kültürlerle temasta olan branş temsilcileri vardır. Tıp, Bilişim, Tarım, Mühendislik, vs. Yani hayatınızda şu anda mevcut olan her türlü kavrama yön veren branşların temsilcileri kültürler arasında sürekli birbirleriyle dirsek temasındadır.

Bu temas esnasında da temsilcilerimiz, bilinçsizce (belki de ellerinden gelen bir şey yoktur) o ifade veya terimi kapıp kendi evine (yani doktorsa doktorlara mühendis ise mühendislere) götürür.

Sonra bunu kullanmaya başlarlar, üzerinden vakit geçince de ya arkadaş bu Türkç niye değil diye sorar bazı uyanıklar. Ve kabak daha girişinden bile haberi olmayan Dil ile ilgili kişilerin başına patlar.

Şayet Türkçe karma-şıklaştırılmışsa, bunun yegane sorumlusu ilgili terim hangi branşa aitse onlardır. Tıp ise bundan doktorlar (tıp dilini başka konuşan var mı?) inşaat ise mühendisler suçludur.

Yani bunun sorumlusu sektörlerdir.

Ne kadar mücadele ederseniz edin bu deformasyon durdurulamaz. Çünkü sizin inşaa edeceğiniz (etmeye çalışacağınız) bir temele karşılık diğer taraftan 10 temel gidecektir.

Türkçe yeterli bir dil idi, artık yetiştiremiyoruz.


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
TOPIC STARTER
Taraf olmak derken... Oct 18, 2008

Sadan Oz wrote:


Önemli not: Bu eğer bir tartışma konusu ise ben bunun herhangi bir tarafında değilim. Benim derdim dilden alabileceğimin en fazlasını almak, bir bakıma doğurtmak ve de samimi olmaya çalışmak.


Taraf olmak samimi olmamak değildir; aksine. Taraf olmak, bir bakışımız olması gerektiği için kaçınılmaz bir durum. Filozof, doğurtma tekniğini saf bir tarafsızlıkla icat etmemiş kuşkusuz; en azından belirli bir noktaya varmak gibi bir tavrı var. Ne demiş bazı tehlikeli adamlar zamanında:
"Taraf olmayan bertaraf olur!"
Konunun bertaraf olmaması için tavrımızı net, öz bir biçimde ortaya koymamız gerekir.


[Değişiklik saati 2008-10-18 23:07]


Şadan Bey,

Tartışmaya taraf olmak derken Öz Türkçeciler ile Dilineihanetedennamertler radikal grupları arasındaki tartışmayı kast etmiştim. Bu tartışmaya nasıl taraf olunur Allah aşkına? Öz Türkçe bir grubun üssü olabilecek canlı, kendini yenileyen bir yapı değil ki. Bunu siz de yukarıda sunduğunuz kısa tarih yolculuğunda açıkça ortaya koydunuz zaten. Çok sular aktı ve hızla akmaya devam ediyor. Hele teknolojinin çıldırtıcı hızı karşısında, nerede kaldı "bizim" Türkçe? Tekrar söylüyorum, o bir şehir efsanesi gibi. Diğer gruba gelirsek: empoze ederim, rekonstrüksiyon demekle olmuyor bu işler. Bu kadar basit olmamalı. Hani diyorum ki en azından biz dil emekçilerine ne kadar yakışır bu?

M. Ali Bayraktar wrote:
Şayet Türkçe karma-şıklaştırılmışsa, bunun yegane sorumlusu ilgili terim hangi branşa aitse onlardır. Tıp ise bundan doktorlar (tıp dilini başka konuşan var mı?) inşaat ise mühendisler suçludur.

Yani bunun sorumlusu sektörlerdir.

Ne kadar mücadele ederseniz edin bu deformasyon durdurulamaz. Çünkü sizin inşaa edeceğiniz (etmeye çalışacağınız) bir temele karşılık diğer taraftan 10 temel gidecektir.

Türkçe yeterli bir dil idi, artık yetiştiremiyoruz.


M. Ali. Deformasyon durdurulamaz bence de ama "bozulma" ya da başka bir seçenek ile terbiye edilebilir veya daha bizdenleştirilebilir. Sakın yanlış anlama. O kelimeyi kullandın diye bir şey ima etmek haddime değil. Kendim bin tane kullanıyorum bir günde. Şadan Bey'e belki de olayın ne "tarafında" olduğumu hissettirmek.

Teşekkür ederim görüşlerin için.


 
skaya
skaya  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
+ ...
karmaşık bir süreç Oct 18, 2008

skaya wrote:

CD: Kapsar disk
Toner: Karartıcı
File: Kütük
Record: Tutanak
Update: Günlemek
Character: Damga



Yukarıdaki kelimeler için tutan başka kelimeler var gerçi. Mesela, file:dosya, record:kayıt, update:güncelleme...

Bir de tam açıklayamadığım, sağduyusal demekten başka bir anlam veremediğim şeyler var. Mesela, "Türkçe karakterler" demek bana gayet doğal geliyor ama font kelimesini kullandığımda yabancı bir kelime kullandığımı düşünüyorum.

Hani bu meselenin psikolojik yönü ve gelişim safhaları olduğu içindir belki...

[Edited at 2008-10-18 23:47]

[Edited at 2008-10-18 23:47]


 
Ali Bayraktar
Ali Bayraktar  Identity Verified
Türkiye
Member (2007)
English to Turkish
+ ...
Hedef Pazar Oct 19, 2008

Çağdaş Karataş wrote:
M. Ali. Deformasyon durdurulamaz bence de ama "bozulma" ya da başka bir seçenek ile terbiye edilebilir veya daha bizdenleştirilebilir.


Burda da ticaretin olmazsa olmazları insanın karşısına çıkar: "Hedef Pazar". Hepimizin bir şekilde yeteneği var karşılıklar üretmeye. Ve eminim bunların en kötüsü %80 oranında başarılı olacaktır. Ama ürettiğimiz karşılıkları kime empoze edeceğiz? Hadef pazar sorunu var.

Ayrıca işin başka bir boyutu var ki bu da çevirmen için çok tehlikeli.
Alışılagelmiş karşılıkları Türkçeleştireceğim diye çevirmen kendi işlerini riske atar. Anlatamazsınız ki hizmet sunduğunuz sektöre sizin bu çeviriyi saf Türkçe ile çevirdiğinizi. 10 bin kelimelik iş için bir milyon kelimelik de wikipedia vermek lazım. Nerelerden ne maksatla dilimize son derece bağlı kalarak çeviri yaptığınızı kanıtlamanız için.
Ve sonucunda o müşteri sizle %99.bir daha çalışmayacaktır

Ben Türkçe lehine herşeye tarafım.

Yanlış anlaşılan hiçbirşey yok, estağfurullah.

Faydalı bir konu ama uç kısımlarındna kırpıp alanı daraltmak gerekir diye düşünüyorum, böyle çok geniş bir platforma yayılıyor.


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
Sorumlu Oct 19, 2008

Burada bir dilin sözcüklerinin bir başka dile yerleşmesinde sorumludan çok "nedene" bakalım.
Çünkü bu mesele şahısların iradesinden çok, üretim ilişkileri ve teknikte, kavramlarda öncülük eden kültürlerin baskınlığıyla belirleniyor.
Televizyon sözcüğü, bileşenlerine bakılınca bariz bir şekilde latince kökenli, yani o kültürü ciddi şekilde miras alan batının icadı olduğu için televizyon ve TV yaygın.
Ama yoğurt? Bakın bizim mütevazı
... See more
Burada bir dilin sözcüklerinin bir başka dile yerleşmesinde sorumludan çok "nedene" bakalım.
Çünkü bu mesele şahısların iradesinden çok, üretim ilişkileri ve teknikte, kavramlarda öncülük eden kültürlerin baskınlığıyla belirleniyor.
Televizyon sözcüğü, bileşenlerine bakılınca bariz bir şekilde latince kökenli, yani o kültürü ciddi şekilde miras alan batının icadı olduğu için televizyon ve TV yaygın.
Ama yoğurt? Bakın bizim mütevazı kültür emperyalizmimize, yogurt, yoghurt vb. şeklinde yerleştirmişiz batı alemine.
Kapıya dayanan ilk terim alternatifi, haliyle o terimin orijinali oluyor. Sonra değişir veya değişmez, o biraz da "dilin dönmesine" bağlı.
Kompüter yerine radyo sözcüğünün yerleşmesinden daha doğal ne olabilir? o-ü-e seslilerini art arda söylemekle a-o seslilerini bir çırpıda çıkarmak arasında fark var.
"Fevkaladesiniz ağabey" yerine "süpersin abi" denmesinin terbiye haricinde bir dil kolaylığı yönü de var elbet.

Şükrü'nün de çok güzel ifade ettiği gibi, dilde yabancı sözcüklerin ve çevirinin kendine göre bir akışı var, zamanla yabancı olanın da bir benimsenişi var.
Yadırgadığımız "font" sözcüğü bir sonraki kuşağa çok olağan gelecektir. "Yazıtipi"nin tipsizliği yok çünkü onda.

Özetle: Yabancı bir kavram, kaynağındaki adıyla geliyor kapıya. Alıcı dil müsaitse benimsiyor veya yerine geçireceği, kendisi açısından uygun bir ad yoksa biraz zorunlu olarak kabul görüyor.
Bir de orijinalin özellikle korunmasından yana olan "zümreler" meselesi var tabi. Sanırım bunların da iki derdi var bu muhafazakarlıkta:
Birincisi, kendi bilgi tekellerini sürdürme çabası (tıp ve hukuk en belirgin iki örnek).
İkincisi de dışarıyla bilgi alışverişini, örneğin yurtdışında eğitim alınmış olan kurumla/meslektaşlarla kesintisiz (çevirisiz) devam ettirebilme çabası olsa gerek.

Son olarak: Burada iradi sorumluluk, sanırım anlamı gizleme ve anlamı çarpıtma gibi hassasiyetlerde önemli bir nokta.
Örnek: "... olarak bilinen kaçakçı, yıllardır ... beldesinde "düşük profilli" bir yaşam sürerek dikkatleri çekmeden, gizlice yaşamayı başarmış." (Yıllar önceki bir gazete haberinden.)
"Düşük profil" diyor yahu, insana tiksinti geliyor haliyle; işte dil, İngilizce öğrenmiş ama "mütevazı" kelimesini bilmeyen/düşünemeyen şahsın eline kalmamalı.
Bir tehlike varsa bu gerizekalılar tarafından yürütülen gerizekalılaştırma politikasıdır.
Varsın "anjiyo" densin, lakin "düşük profil" diyene bir uçan tekme müstahaktır.


[Değişiklik saati 2008-10-19 02:53]
Collapse


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
Dilin yeterliliği Oct 19, 2008

Serkan Doğan demiş ki:

... Kısacası Türkçe günlük hayatta kendini kabul ettirebilecek yeterli bir dil mi, matematiği buna müsait mi?


Aslında bu soru arada kaynamaması gereken bir soru. Önceki uzun yazımın ardından hemen buna değinme gereği duyuyorum.
Arada "mantıklı dil" ve "dilin matematiği", "dilin yeterliliği" gibi bazı sözler görüyorum, işitiyorum.
Bir dilin, hani unutulmak üzere olan, küçük bir yerli dilinden bahsetmiyorum, irice bir ulusal devletin resmi ve konuşulan dilinden bahsediyorum:
Böyle çağdaş bir dilin yapı itibarıyla bilimsellik, iletişim vb. açısından matematiğinin ve/veya mantığının yetersizliğinden bahsedebilir miyiz?
Matematikten sözcük sayısı kast ediliyorsa, o başka, bu soruya pek gerek yok.


 
Serkan Doğan
Serkan Doğan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
Turkish to English
+ ...
Yeterli Oct 19, 2008

Yok Şadan, ben sözcük sayısından değil iç kurallarının uyumu ve tutarlılığından bahsetmiştim. Aslında orada sadece bazı görüşleri ve görüş açılarını aktarıyor veya biraz sesli düşünüyor gibi oldum. Bir dilbilimci ve adeta yaşamını Türkçe'ye adamış bir kişi olarak, elbette, benim kendi görüşüm; Türkçe olağanüstü bir hazine...
(Ama ne yazık ki Kutadgu Bilig yazanlar çok geride kaldılar, iyi adamlar iyi atlar meselesi..)


 
Selcuk Akyuz
Selcuk Akyuz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
+ ...
Anadolu Türkçesini kimler konuşuyor Oct 19, 2008

Yazıları ilgiyle okuyordum, Türkçem anadilim diyordum içimden. Keyiflendim, bir keyif çayı içeyim dedim. Güzel, demli bir çay getirdi garson. Yarım şeker attım karıştırdım. Elimdeki kaşığa baktım, atalarım dedim herhalde onlar da kaşık sözcüğünü kullanıyordu. Gerçi emin olamadım. TDK'nın sözlüğüne baktım hemen, kaşık sözcüğünün etimolojisini bulamadım.

Bir yudum içtim çayımdan, aklıma yine atalarım geldi, onlar da çay içerdi dedi
... See more
Yazıları ilgiyle okuyordum, Türkçem anadilim diyordum içimden. Keyiflendim, bir keyif çayı içeyim dedim. Güzel, demli bir çay getirdi garson. Yarım şeker attım karıştırdım. Elimdeki kaşığa baktım, atalarım dedim herhalde onlar da kaşık sözcüğünü kullanıyordu. Gerçi emin olamadım. TDK'nın sözlüğüne baktım hemen, kaşık sözcüğünün etimolojisini bulamadım.

Bir yudum içtim çayımdan, aklıma yine atalarım geldi, onlar da çay içerdi dedim. Çay bizim milli içeceğimiz olduğuna göre binlerce yıldır çay içiyor olmalıydık. Güzelim çay sözcüğünü biz bulmuştuk ama İngilizler tea diyordu buna, üstelik süt karıştırıyorlardı çaya.


Wikipedia'ya baktım, İngilizler niye bin yıllık çaya tea diyor, cevabını bulayım diye. Bakmaz olaydım.

Çay kelimesinin kökeni anavatanı Çin'e dayanır. Mandarin lehçesindeki ç'a ve Amoy lehçesindeki t'e çayın iki farklı söyleniş şeklidir. [1]

Batı dünyasında çayın ismi iki formu da kullanır. Mandarin formu ilk defa 1559'de Portekizli tüccarlar tarafından kullanılmıştır. Bu tüccarlar sayesinde Mandarin lehçesindeki ç'a Rusça'ya (çai), Farsça'ya (ça), Arapça'ya (şay) ve dilimize girmiştir. Avrupa'da daha sonraları Hollandalı tüccarlar tarafından Amoy lehçesi yaygınlaştırılmıştır. Bu sayede çay Batı dillerinde Amoy lehçesindeki 't'e kelimesinden türeyip, İngilizce'ye (tea), Fransızca'ya (the), İspanyolca'ya (te), Almanca'ya (tee) yerleşmiştir.

Doğu dillerinde ise Mandarin formu daha yaygındır, Hintçe (çay) ve Japonca (cha) bu formu kullanılır.


Olsun dedim, çay tabağının yanında duran yarım şekere bakarak. En azından şeker Türkçe bir sözcük dedim. TDK sözlüğüne bir daha baktım, şeker de Farsçadan geçmiş dilimize! Ağzımın tadı kaçtı, kalan yarım şekeri de attım çayıma, Öz Türkçe olup olmadığını bilmediğim kaşıkla karıştırdım.

Türkler niye bu sözcükleri kendileri bulmamışlar ki diye atalarıma kızacaktım ki benim atalarım kim diye düşündüm. Atalarım, atalarımız Orta Asya'dan gelmişti değil mi? Biz Anadolu'ya geldiğimizde zaten Anadolu boştu! Bu topraklarda yaşayan kimse yoktu! Kimsenin dedesi, dedesinin dedesi, dedesinin dedesinin dedesi Rum, Ermeni, Arap değildi!

Bir çay daha söyledim. Kaşığın arkasında yazan Made in PRC yazısına bakarak, Çinli prensesleri kaçıran, onları çocuklarına ana yapan atalarımı düşündüm.

Uzun bir yoldan gelmiştik Anadolu'ya, yabancı analarla dolu bu topraklara. Anadolu (Ανατολία) sözcüğünü kullanan analar buradan göç edip Yunanistan'a gittiği için Anadolu da Türk analarla doluydu, bize ana dilimizi öğreten analarla. Ama bazı gençler analarımızın bize öğrettiği dili unutmuş, cafelerde ice tea istiyordu garçondan.
Collapse


 
skaya
skaya  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
+ ...
edebiyatın rolü Oct 19, 2008

Sadan Oz wrote:

Kapıya dayanan ilk terim alternatifi, haliyle o terimin orijinali oluyor. Sonra değişir veya değişmez, o biraz da "dilin dönmesine" bağlı.


Burada, bence gayet nefis bir şekilde özetlemişsin Şadan.

Dilin zenginleşmesi ile kültürün zenginleşmesi atbaşı gidiyor ve haliyle bu da ancak başka toplum ve kültürlerle iletişim ve etkileşim sonucunda oluyor.

Öte yandan Türkçe'nin yeterliliği konusunun tartışma götürmediğini düşünüyorum ben de. Edebiyatın rolünü önemli buluyorum bu bağlamda. Nasıl Dante İtalyanca'nın rüştünü ispat ettiyse, güçlü edebiyatçılarımız da Türkçe'nin konumunu ve alt-üst yapısını güçlendirecektir.


 
Selcuk Akyuz
Selcuk Akyuz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
+ ...
tavuk-yumurta meselesi Oct 19, 2008

Millet mi dili oluşturur, geliştirir yoksa dil mi milleti millet yapar.

Divânü Lügati't-Türk bizde sözlük çalışmalarının öncüsüdür, ama ondan sonra ne kadar ilerledik tartışılır. TDK, konuşulan Türkçenin sözlüğünü yazmayı başaramadı, ya anlaması zor sözcükler türetti ya da kullanılmayan, unutulmuş kelimelere yer verdi. Sarkaç gibi iki uç arasında gitti geldi değişik baskılarında. Suç sırf TDK'da değil tabii. Millet olarak biz de dilim
... See more
Millet mi dili oluşturur, geliştirir yoksa dil mi milleti millet yapar.

Divânü Lügati't-Türk bizde sözlük çalışmalarının öncüsüdür, ama ondan sonra ne kadar ilerledik tartışılır. TDK, konuşulan Türkçenin sözlüğünü yazmayı başaramadı, ya anlaması zor sözcükler türetti ya da kullanılmayan, unutulmuş kelimelere yer verdi. Sarkaç gibi iki uç arasında gitti geldi değişik baskılarında. Suç sırf TDK'da değil tabii. Millet olarak biz de dilimizi geliştiremedik.

Amerikalıları bir millet yapanın Noah Webster olduğu söylenir, yazdığı sözlükle "farklı" bir İngilizce konuşan Amerikalıların bir millet olduğunu ortaya koymuştur. Webster'ın sözlüğü Amerika'da konuşulan İngilizcenin sözlüğüdür. Bizim sözlüklerimiz için Türkiye'de konuşulan, yazılan Türkçenin sözlüğü diyebilir miyiz?

Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan sorusunu biz sormadık şüphesiz. Cevabını da bulamayız bence. Onlarca dilden sözcük, deyim, atasözü almış ama buna rağmen yetersiz Türkçemiz ile yazmaya konuşmaya devam edeceğiz.

"Which came first, the chicken or the egg?" sorusunun bir cevabını yazayım.

A chicken and an egg are in bed together when the chicken rolls over and starts to smoke. The egg then says, "Well that solves that argument then...
Collapse


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
TOPIC STARTER
Bağlantılar Oct 19, 2008

Ben açıkçası konunun dağılma korkusunu hiç taşımıyorum. Konunun ne olduğu benim için gayet açık. Türkçeyi konuşuyoruz burada; öylesiyle böylesiyle Türkçeyi. Ben zamanımız olursa şu tür makalelerin tartışmamızda renk yaratacağını düşünüyorum.

http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/tip/sempozyum2/natmaca1.pdf

Öz
... See more
Ben açıkçası konunun dağılma korkusunu hiç taşımıyorum. Konunun ne olduğu benim için gayet açık. Türkçeyi konuşuyoruz burada; öylesiyle böylesiyle Türkçeyi. Ben zamanımız olursa şu tür makalelerin tartışmamızda renk yaratacağını düşünüyorum.

http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/vt/uvt/tip/sempozyum2/natmaca1.pdf

Özellikle Melih Cevdet'in girişte yer alan sözü ilgimi çekti diyebilirim.
Collapse


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
Oof off Oct 19, 2008

Selcuk Akyuz wrote:
Olsun dedim, çay tabağının yanında duran yarım şekere bakarak. En azından şeker Türkçe bir sözcük dedim. TDK sözlüğüne bir daha baktım, şeker de Farsçadan geçmiş dilimize! Ağzımın tadı kaçtı, kalan yarım şekeri de attım çayıma, Öz Türkçe olup olmadığını bilmediğim kaşıkla karıştırdım.

Türkler niye bu sözcükleri kendileri bulmamışlar ki diye atalarıma kızacaktım ki benim atalarım kim diye düşündüm. Atalarım, atalarımız Orta Asya'dan gelmişti değil mi? Biz Anadolu'ya geldiğimizde zaten Anadolu boştu! Bu topraklarda yaşayan kimse yoktu! Kimsenin dedesi, dedesinin dedesi, dedesinin dedesinin dedesi Rum, Ermeni, Arap değildi!

Bir çay daha söyledim. Kaşığın arkasında yazan Made in PRC yazısına bakarak, Çinli prensesleri kaçıran, onları çocuklarına ana yapan atalarımı düşündüm.

Uzun bir yoldan gelmiştik Anadolu'ya, yabancı analarla dolu bu topraklara. Anadolu (Ανατολία) sözcüğünü kullanan analar buradan göç edip Yunanistan'a gittiği için Anadolu da Türk analarla doluydu, bize ana dilimizi öğreten analarla. Ama bazı gençler analarımızın bize öğrettiği dili unutmuş, cafelerde ice tea istiyordu garçondan.


Kahrolmamak elde değil Selçuk. Acını anlayarak yudumluyorum şeyi... çayı.


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
Türkiye
Local time: 05:49
English to Turkish
Dilin mantığı Oct 19, 2008

Serkan Doğan demiş ki:

Yok Şadan, ben sözcük sayısından değil iç kurallarının uyumu ve tutarlılığından bahsetmiştim. Aslında orada sadece bazı görüşleri ve görüş açılarını aktarıyor veya biraz sesli düşünüyor gibi oldum. Bir dilbilimci ve adeta yaşamını Türkçe'ye adamış bir kişi olarak, elbette, benim kendi görüşüm; Türkçe olağanüstü bir hazine...
(Ama ne yazık ki Kutadgu Bilig yazanlar çok geride kaldılar, iyi adamlar iyi atlar meselesi..)


Sağolasın Serkan, ben aslında soruyu "yeterli mi buluyorsunuz, yetersiz mi" şeklinde değil de, "bir çağın yaşamına bir ölçüde ayak uyduran yaygın bir dilin gerçekten iç tutarsızlıkları vb. nedenlerle mantıksal sorunlar yaşaması mümkün mü?" şeklinde sorayım.
Yani cehaletim nedeniyle soruyorum, merak da ediyorum görüşlerinizi:
Bir dilde alfabe ve terminoloji gibi bir yönüyle manipülasyona açık, görece şekilsel unsurlar haricinde, dilin genel yapısını, örgüsünü güdük ve mantıksız bir hale getirmek ya da "dilin iç yapısı nedeniyle güdük ve mantıksız kalması olası mıdır?
(Başlıkla ilgili olarak hala havada kalan soruma da bir yanıtın ipuçlarını da verebilir bu: Sözcük hazinesi gibi dilin yapısının da karmaşıklaştırılması, karma nitelik kazanması mümkün müdür?)


 
Pages in topic:   < [1 2 3 4] >


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Karma bir yapı olarak Türkçe ve dilin yeterliliği konusu


Translation news in Türkiye





CafeTran Espresso
You've never met a CAT tool this clever!

Translate faster & easier, using a sophisticated CAT tool built by a translator / developer. Accept jobs from clients who use Trados, MemoQ, Wordfast & major CAT tools. Download and start using CafeTran Espresso -- for free

Buy now! »
Trados Studio 2022 Freelance
The leading translation software used by over 270,000 translators.

Designed with your feedback in mind, Trados Studio 2022 delivers an unrivalled, powerful desktop and cloud solution, empowering you to work in the most efficient and cost-effective way.

More info »