Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | Off topic: Çevirmenin Edebiyat Köşesi Thread poster: Haluk Erkan
| Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER marie a. hatırası (bertold brecht) | Jul 30, 2011 |
1 o gece mavi ay eylülde genç bir erik ağacının altında sessiz sarmaladım, sakin solgun aşkı kollarımda, tatlı bir rüya gibi ve üstümüzdeki güzel yaz göğünde bakakaldığım bir bulut vardı bembeyaz ve öylesine yükseklerde ve başımı kaldırdığımda kaybolmuştu 2 o günden sonra aylar sessizce akıp geçti ve yok oldu erik ağaçları herhalde kesilmiştir ve bana sorarsan: aşka ne ol... See more 1 o gece mavi ay eylülde genç bir erik ağacının altında sessiz sarmaladım, sakin solgun aşkı kollarımda, tatlı bir rüya gibi ve üstümüzdeki güzel yaz göğünde bakakaldığım bir bulut vardı bembeyaz ve öylesine yükseklerde ve başımı kaldırdığımda kaybolmuştu 2 o günden sonra aylar sessizce akıp geçti ve yok oldu erik ağaçları herhalde kesilmiştir ve bana sorarsan: aşka ne oldu diye sana şunu derim: hatırlayamıyorum ve tabii ne demek istediğini bilirim kadının yüzünü, geçekten unuttum tek aklımda kalan: onu bir zamanlar öpmüştüm 3 ve o buseyi de çoktan unutmuş olacaktım orada o bulut olmasaydı hâlâ anımsıyorum ve hep anımsayacağım bembeyazdı ve yükseklerden gelmişti belki erik ağaçları hala çiçek açıyorlardır ve belki o kadının şimdi yedi çocuğu vardır fakat o bulut sadece birkaç dakikalığına görünmüş ve başımı kaldırdığımda rüzgarla uçup gitmişti -------------------------------------------------------------------- erinnerung an marie a. 1 an jenem tag im blauen mond september still unter einem jungen pflaumenbaum da hielt ich sie, die stille bleiche liebe in meinen armen wie einen holden traum und über uns im schönen sommerhimmel war eine wolke, die ich lange sah sie war sehr weiß und ungeheuer oben und als ich aufsah, war sie nimmer da 2 seit jenem tag sind viele, viele monde geschwommen still hinunter und vorbei die pflaumenbäume sind wohl abgehauen und du fragst mich, was mit der liebe sei? so sag ich dir: ich kann mich nicht erinnern und doch, gewiß, ich weiß schon, was du meinst doch ihr gesicht, das weiß ich wirklich nimmer ich weiß nur mehr: ich küßte es dereinst 3 und auch den kuß, ich hätte ihn längst vergessen wenn nicht die wolke dagewesen wär die weiß ich noch und werd ich immer wissen sie war sehr weiß und kam von oben her die pflaumenbäme blühn vielleicht noch immer und jene frau hat vielleicht das siebte kind doch jene wolke blühte nur minuten und als ich aufsah, schwand sie schon im wind ___________________________________________________ çeviri: haluk erkan (2007) ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
bitmeyecekse ömrüm kollarında gözlerim yarı açık ve ben hâlâ içimdeki o son ümit dalını söküp koparamışsam neden doğsun güneş nasıl olsa batacaksa kim bilir, belki de güneş ne doğar, ne batar ne ömür kollarda ne de gözler yarı açık _________________________ © haluk erkan (1984) | | | Bumin Türkiye Local time: 09:30 English to Turkish + ... metro piranhaları | Aug 14, 2011 |
Haluk Bey madem konu aldı yürüdü ben sizi edebiyat bölümüne davet edeyim; ufak bir eğlencelik. Metro Piranhaları Kimse size söylemedi mi? Her metro treninde özel bir koltuk vardır, içinden küçük bir oyuk geçen. Ve koltuğun altında, aç biilaç bekleşen bir dolu piranha balığı. Vagonun çalkalamasından oldukça tedirgin olan balıklar, koltuğun içinden bir bir yukarı fırlar. ... See more Haluk Bey madem konu aldı yürüdü ben sizi edebiyat bölümüne davet edeyim; ufak bir eğlencelik. Metro Piranhaları Kimse size söylemedi mi? Her metro treninde özel bir koltuk vardır, içinden küçük bir oyuk geçen. Ve koltuğun altında, aç biilaç bekleşen bir dolu piranha balığı. Vagonun çalkalamasından oldukça tedirgin olan balıklar, koltuğun içinden bir bir yukarı fırlar. Ve şanssız yolcuların tıp fakültelerinde sallanan iskeletleri, alın teriyle kazanılmış bir kaç kuruş olarak metro şirketinin cebine girer. Edwin Morgan === The Subway Piranhas Did anyone tell you that in each subway train there is one special seat with a small hole in it and underneath the seat is a tank of piranha-fish which have not been fed for quite some time. The fish become quite agitated by the shoogling of the train and jump up through the seat. The resulting skeletons of unlucky passengers turn an honest penny for the transport executive, hanging far and wide in medical schools. Edwin Morgan Pazar işidir, eğlenceliktir, düzeltiye açıktır, çekinmeyiniz. ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
|
|
Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ... çiçeksiz pencereler_acele çiçek destanı | Aug 15, 2011 |
çiçeksiz pencereler, çiçeksiz evler. zamane kadınları da tam zamane kadını ha! evlerinde çiçek yok, solmuşlar bozkır yeşili gibi... bir ara plastik çiçekler modaydı şimdi gene moda mı bilmem bildiğim birşey varsa kadınlar solmuş çiçeksiz kalmış gördüğüm birşey varsa pencere kenarları bomboş kaktüs niyetine besledikleri bıyıklı, kelli felli kocaları var, ama ama çiçek beslemedikleri kesin, çiçeksiz k... See more çiçeksiz pencereler, çiçeksiz evler. zamane kadınları da tam zamane kadını ha! evlerinde çiçek yok, solmuşlar bozkır yeşili gibi... bir ara plastik çiçekler modaydı şimdi gene moda mı bilmem bildiğim birşey varsa kadınlar solmuş çiçeksiz kalmış gördüğüm birşey varsa pencere kenarları bomboş kaktüs niyetine besledikleri bıyıklı, kelli felli kocaları var, ama ama çiçek beslemedikleri kesin, çiçeksiz kalmışlar şehrin göbeğinde tam karşımdaki apartmanda bir bey var ben gibi çiçek besleyen karısı bakmıyor, sulamıyor bile iki kök çiçeği derbeder de olsa bakan erkek sabah 9 akşam 5 mesaisinden sonra arada bir görüyorum sularken bense kocaman saksıya pencere önüne kadife çiçekleri ekmişim büyütmüşüm, güneş yakmış, inadına gene büyütmüşüm, büyümüşler inadına, yaşamışlar yetmemiş, içerdeki kocaman saksıya tohumu rüzgarla gelen, adsız bir çiçeğim var bir tane de çiçek dedimse ağaç mübarek ağaç, dallandı budaklandı yapraklandı, sığmaz oldu pencereye sıcak yaz günlerinde yapraklarında saklanarak çeviri-çeviriveriyom şööle güzel yaprakları beni nasıl da saklıyor, nasıl da mahallenin avratlarına nispet yapıyor çıplanıyorum, bir şortla çeviriyorum yapraklarının tülünde geceleri yalnız adam ado kadar olamadınız mesajı veriyor sürekli karşımdakilere, kıskandırıyor mahallenin avratlarını Yalnızlığımın çiçeği, rüzgarla armağan gelen yeşil yapraklım söyle sana ne ad koyayım? Yeşilim desem küsmezsin bana değil mi canım? mahallemin kadınlarına sesleniyorum havhavdan korkuyorsunuz biliyorum da çiçeklemek, yeşillemek balkonları bir avuç toprakla çok mu zor? ado kadar olamadınız ya bari kaktüs niyetine beslediğiniz kocalarınıza eyi bakın emi nazarınız değmesin bari dünyada bir yer.2011.ağustosun.15. akşamı_ado ▲ Collapse | | | Much Ado About Nothing | Aug 16, 2011 |
Adnan Özdemir wrote: mahallemin kadınlarına sesleniyorum havhavdan korkuyorsunuz biliyorum da çiçeklemek, yeşillemek balkonları bir avuç toprakla çok mu zor? ado kadar olamadınız ya Hocam biraz hüzünlü zamanınıza denk geldi galiba | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ...
TurkishEnglishTranslator.com "Бёcäטsع Լîfe's cômplicåtعd eñøugh" wrote: Adnan Özdemir wrote: mahallemin kadınlarına sesleniyorum havhavdan korkuyorsunuz biliyorum da çiçeklemek, yeşillemek balkonları bir avuç toprakla çok mu zor? ado kadar olamadınız ya Hocam biraz hüzünlü zamanınıza denk geldi galiba Üstadım, ilham nereden ne zaman, kaç şiddetinde gelir bilinmez malum. ado ise dünyada yaşayan içimizden bir canlı olarak algılanabilir. kim olduğu önemli değildir diyorum herkese selam | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ... kuzunun intikamı | Aug 18, 2011 |
bir bahar günü dünyaya geldim anadolu kırında anamın kuzusuydum koyun anamın süt kuzusu siz insanlar önce anamın sütüne el koydunuz, sağdınız peynir, yoğurt, ayran, tereyağı... olarak yediniz hakkımı halbuki doğumdan sonra o sütün hepsini içmek benim hakkımdı yetmedi tam üç aylıkken, bir sabah kamyonuyla gelen celebe teslim ettiniz anamı, kesime mezbahaya gönderdiniz bağırdım, çağırdım, ağladım... See more bir bahar günü dünyaya geldim anadolu kırında anamın kuzusuydum koyun anamın süt kuzusu siz insanlar önce anamın sütüne el koydunuz, sağdınız peynir, yoğurt, ayran, tereyağı... olarak yediniz hakkımı halbuki doğumdan sonra o sütün hepsini içmek benim hakkımdı yetmedi tam üç aylıkken, bir sabah kamyonuyla gelen celebe teslim ettiniz anamı, kesime mezbahaya gönderdiniz bağırdım, çağırdım, ağladım ama duymadınız siz insandınız herşeyi yapmaya hakkınız vardı hayvandık biz koyunduk, kuzuyduk boğazlanması gereken .... ben daha bahtsızdım, süt kuzusu olarak kestiniz beni 5 aylıkken intikamımı kötü aldım siz insan(!) cinsinden iştahlı bir insanın ümüğüne durdum lüks restoranda o da karıştı benle birlikte hayvan mezarlığına ------ kırlardan bir kır.2011.ağustosun.18.akşamı_ado_bir kuzu
[Edited at 2011-08-19 00:36 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ...
Uyku konsantireme engel oluyor Konsantransizyonluk konsantreme mani oluyor Konstantre şeyler yaramıyor bana Dağ gibi işler konsantiremi boğuyor Dadanmıştım halbuki tembelliğe ne güzel Konsantrnsizyonsuz bir yaşam özlüyorum Konsantre olmadan yürümüyor işler En sonunda bırakıyorum bahaneleri Veriyorum işe kendimi, konsantrasyonu çöpe atıyorum ------- 2008, 11.09. Bizkay körfezi, çadırda çeviri | | | Ne gözünü alabiliyorsun ne göze alabiliyorsun! ee hayat:) | Aug 20, 2011 |
Haluk Erkan wrote: (...) Bir sabah beyaz elbiseli kız, gemiye binip gideceğini söyledi sana. „Gel benimle“, dedi. Bütün gün içdünyanda dolaştın. Düşündün durdun. Çok kalabalıklaşmıştı göğüs boşluğundaki evren. Bankalarda memureler saatlerine bakıp duruyorlardı. Karakolda telefon çaldı, komiser açtı. „Alo?“ dedi. İki usta bir evin damını aktarıyorlardı. Akşam evine gittin. Anahtarların kelepçe gibi ellerine batıyordu. Ayakların kökleniyor, cilalı parkelerde zor yürüyordun. Gece karın uyurken yavaşça kalktın yatağından. Sürünerek evinden çıktın. Bahçeyi geçtin. Az vardı geminin kalkmasına. Beyaz elbiseli kız, etekleri akşam rüzgarında uçuşarak bekliyordu seni rıhtımda. Bahçe kapısına geldin. Göğüs boşluğundaki içdünyanın ağırlığından boğulacak gibi oluyordun. Kan ter içinde kalmıştın. Öyle bir kilit yaptırmıştın ki kapına, çok uğraştığın halde anahtarla da açamadın. Duvar çok güçlü ve yüksekti. Evini, aileni, eşyanı iyi koruması için öyle yaptırmıştın onu. Kendinde o duvarı aşacak gücü bulamadın. Yeniden sürünerek evine girdin. Yatak odasına gittin. Karın leylak rengi yorganına sarılmıştı. Pembe pomponlu terlikleri yatağın ayak ucunda yan yana duruyorlardı. Yorganın kenarını kaldırıp karının yanına girdin. Karının kolunun altından keskin bir ter kokusu geldi burnuna. Rıhtımdan ayrılan geminin düdüğünü duydun. Güneş batmıştı. Acı içinde karanlığa baktın. Sonra uyudun. Ertesi gün, göğüs boşluğundaki içdünyanın sokaklarında yürürken, herkes gene sana selam verecekti. İnsanoğlu, insanoğlu. Sana sesleniyorum. Duyuyor musun beni? ============================================================= Nazlı Eray, Ah Bayım Ah, 1975, s. 22 | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ... Yazmışım Yazıyorum Yazacağım | Aug 21, 2011 |
İlk hikayemi daha 5-6 yaşlarındayken yazmıştım Tepegözden mi ne esinlenmiştim işte bir dili kızılken Dünyanın ''büyük'' şairleri, yazarları varmış Çok ünlülermiş, milyonlarca satanı varmış Peh bee! ticarete bak, edebiyata bak, milyonlara bak sen! Milyonlar satan yazarlar, şairler, ünlüler bakın ne diycem Çoğunuz kadar büyüğüm milyonlarım olmasa da... Yazmışım, yazıyorum, yazacağım ... See more İlk hikayemi daha 5-6 yaşlarındayken yazmıştım Tepegözden mi ne esinlenmiştim işte bir dili kızılken Dünyanın ''büyük'' şairleri, yazarları varmış Çok ünlülermiş, milyonlarca satanı varmış Peh bee! ticarete bak, edebiyata bak, milyonlara bak sen! Milyonlar satan yazarlar, şairler, ünlüler bakın ne diycem Çoğunuz kadar büyüğüm milyonlarım olmasa da... Yazmışım, yazıyorum, yazacağım ---- Not defterimden. 1987.12.05_ado. ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 09:30 Member (2007) German to Turkish + ... Ne iş yaparsın? (Süssüz, sade) | Aug 22, 2011 |
> Ne iş yaparsın abi? - Tercümanım. > Haa turistler filan çok güzel... - Güzel tabi özellikle turist kızlar ayna gibi, bakınca kendini bile görebilirsin Musti koçum... > Bende Alanya'da çalıştım abi otelde doğru diyon. > Nasıl abi yemek nasıldı bugün memnun kaldın mı? - Eline sağlık Ahmet usta nefisti > Bu arada ne iş yaptığınızı merak ettim de... - İnşaatçıyım ben, dayıbaşıyım... İşçileri to... See more > Ne iş yaparsın abi? - Tercümanım. > Haa turistler filan çok güzel... - Güzel tabi özellikle turist kızlar ayna gibi, bakınca kendini bile görebilirsin Musti koçum... > Bende Alanya'da çalıştım abi otelde doğru diyon. > Nasıl abi yemek nasıldı bugün memnun kaldın mı? - Eline sağlık Ahmet usta nefisti > Bu arada ne iş yaptığınızı merak ettim de... - İnşaatçıyım ben, dayıbaşıyım... İşçileri toplarım, başlarında dururum... > Zordur be abi öyle bağır çağır, insanlarla uğraşmak zor... - Öyle kardeşim ööle... > Abi sürekli evdesin ne yapıyorsun öyle? - Çeviri yapıyorum, işi takip etmek lazım etmezsen para kazanamazsın müşteri kaçar, küser, darılır... > Doğru abi dooru, ne çeviriyon abi sorması ayıp olmasın? - Hani telefon, televizyon, motorsiklet aldığında yanında kitap gibi bişeyler çıkıyo ya ... Onları filan çeviririz biz meslek olarak... > Vay be öyle demek! Bizim matbaacı tanıdıklar var tanıştırayım seni... .... >Teyzeoğlu kaç zamandır bize hiç uğramıyorsun gel etliekmek yaptırdık bak hem... - Gelemem gardaşım sabaha iş yetişecek de... > İyi iyi iaşemizi karşılıyoruz değil mi rahatça, işler nasıl? - Bak gardaşım kaç kişi memursunuz ama hepinizden çok kazandım bu ay... X lira para gelecek bana 1 aya kadar ne haber >. > Alo, alo şey bize sıra ne zaman gelecek? - İşler bu ay durgun önümüzdeki ay hallederiz inşallah. > Abi Hollanda emeklisi bi abimiz var da... Yazı gelmiş Hollanda'dan, getirsem bi baksan be abi... - Hollandacam pek iyi değil de yapmıyorum bu tip işler... > Abi noterin tercümanı varmış bi tane 25 dil biliyomuş - He işte ona götürün olmaz mı canım -Oldu abi. ... ....
[Edited at 2011-08-23 23:36 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Biçare Oğlan Çocuğu | Aug 24, 2011 |
Bay K., haksızlığa maruz kalan insanın kendisini için için yemesi kötü huyundan bahsederken şu hikâyeyi anlattı: ''Yoldan geçen bir adam, ağlamakta olan bir oğlan çocuğuna derdini sorar. 'Sinemaya gitmek için iki kuruşum vardı', der çocuk, 'delikanlın teki geldi ve birini elimden kaptı', der ve gözle görülür uzaklıktaki bir genci gösterir. 'Peki, sana yardım etmeleri için bağırmadın mı?' diye sorar adam. 'Tabii', der çocuk hıçkırıklara boğularak. 'Sesini d... See more Bay K., haksızlığa maruz kalan insanın kendisini için için yemesi kötü huyundan bahsederken şu hikâyeyi anlattı: ''Yoldan geçen bir adam, ağlamakta olan bir oğlan çocuğuna derdini sorar. 'Sinemaya gitmek için iki kuruşum vardı', der çocuk, 'delikanlın teki geldi ve birini elimden kaptı', der ve gözle görülür uzaklıktaki bir genci gösterir. 'Peki, sana yardım etmeleri için bağırmadın mı?' diye sorar adam. 'Tabii', der çocuk hıçkırıklara boğularak. 'Sesini duyan olmadı mı?' diye sorarken çocuğun başını şefkatle okşar adam. 'Hayır', der çocuk ağlamaklı. 'Peki, daha yüksek sesle bağıramaz mısın?' diye sorar adam. 'Hayır', der çocuk ve yeniden ümitlenerek adama bakar. Adam gülümser. 'Madem öyle, kalanı da bana ver', der, çocuğun elindeki son kuruşu da alır ve umursamazca yoluna devam eder.'' ___________________________________________________________________ Der hilflose Knabe Herr K. sprach über die Unart, erlittenes Unrecht stillschweigend in sich hineinzufressen, und erzählte folgende Geschichte: „Einen vor sich hin weinenden Jungen fragte ein Vorübergehende nach dem Grund seines Kummers. 'Ich hatte zwei Groschen für das Kino beisammen', sagte der Knabe, 'da kam ein Junge und riß mir einen aus der Hand', und zeigte auf einen Jungen, der in einiger Entfernung zu sehen war. 'Hast du denn nicht um Hilfe geschrien?' fragte der Mann. 'Doch', sagte der Junge und schluchzte ein wenig stärker. 'Hat dich niemand gehört?' fragte ihn der Mann weiter, ihn liebevoll streichelnd. 'Nein', schluchzte der Junge. 'Kannst du denn nicht lauter schreien?' fragte der Mann. 'Nein', sagte der Junge und blickte ihn mit neuer Hoffnung an. Der Mann lächelte. 'Dann gib mir auch den her', sagte er, nahm ihm den letzten Groschen aus der Hand und ging unbekümmert weiter.“ __________________________________________________________________ Çeviri: Haluk Erkan
[Bearbeitet am 2011-08-24 21:20 GMT] ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Adalet Duygusu | Sep 11, 2011 |
Bay K.'nın misafir olduğu evdeki köpek bir gün suçluluk duygusunun bütün belirtileriyle ezile büzüle yanlarına gelmişti. ''Mutlaka yaramazlık yapmıştır, derhal azarlayıcı ve üzülmüş tonla konuşun ona'', diyerek öğüt verir Bay K. ''Fakat daha ne yaptığını bilmiyorum ki'', diyerek ev sahibi karşı çıkar. ''Köpek bunu anlayamaz'', der Bay K. ısrarla. ''Derhal üzülerek onu kınadığınızı gösterin, yoksa adalet duygusu zedelenir.'' ---------------... See more Bay K.'nın misafir olduğu evdeki köpek bir gün suçluluk duygusunun bütün belirtileriyle ezile büzüle yanlarına gelmişti. ''Mutlaka yaramazlık yapmıştır, derhal azarlayıcı ve üzülmüş tonla konuşun ona'', diyerek öğüt verir Bay K. ''Fakat daha ne yaptığını bilmiyorum ki'', diyerek ev sahibi karşı çıkar. ''Köpek bunu anlayamaz'', der Bay K. ısrarla. ''Derhal üzülerek onu kınadığınızı gösterin, yoksa adalet duygusu zedelenir.'' ---------------------------------------------------------------------------------------------------- Gerechtigkeitsgefühl Herrn K.s Gastgeber hatten einen Hund, und eines Tages kam dieser mit allen Anzeichen des Schuldgefühls angekrochen. „Er hat etwas angestellt, reden Sie sofort streng und traurig mit ihm“, riet Herr K. „Aber ich weiß doch nicht, was er angestellt hat“, wehrte sich der Gastgeber. „Das kann de Hund nicht wissen“, sagte Herr K. dringlich. „Zeigen Sie schnell Ihre betroffene Mißbilligung, sonst leidet sein Gerechtigkeitsgefühl.“ _______________________________________________________________________ Bertold Brecht: Geschichten vom Herrn Keuner (Bay Keuner'in Öyküleri) Çeviri: Haluk Erkan ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 09:30 German to Turkish + ... TOPIC STARTER boğulan kız hakkında | Sep 17, 2011 |
1 kız boğulup, aşağıya sürüklenirken derelerden büyük nehirlere doğru çok garipti göğün opal rengi sanki ölüyü sakinleştirmek istiyordu 2 liken ve yosunlar üzerine yapışmış kız gitgide epey ağırlaşmıştı serin balıklar bacaklarında yüzüyor bitki ve hayvanlar son yolculuğunu zorlaştırıyordu 3 ve gök akşamları kurum gibi kapkaraydı ve geceleri yıldızlarla ışığı lo�... See more 1 kız boğulup, aşağıya sürüklenirken derelerden büyük nehirlere doğru çok garipti göğün opal rengi sanki ölüyü sakinleştirmek istiyordu 2 liken ve yosunlar üzerine yapışmış kız gitgide epey ağırlaşmıştı serin balıklar bacaklarında yüzüyor bitki ve hayvanlar son yolculuğunu zorlaştırıyordu 3 ve gök akşamları kurum gibi kapkaraydı ve geceleri yıldızlarla ışığı loş tuttu lakin seher vaktinde ortalık aydınlandı kızın da bir sabahı ve bir akşamı vardı 4 solgun vücudu suda çürüyünce tanrı zamanla (yavaş yavaş) kızı unutmaya başlamıştı ilk önce yüzünü, sonra ellerini ve son olarak saçlarını artık kız da nehirdeki leşlerden bir leş olmuştu _____________________________________________________________ vom ertrunkenen mädchen 1 als sie ertrunken war und hinunterschwamm von den bächen in die größeren flüssen schien der opal des himmels sehr wundersam als ob er die leiche begütigen müsse 2 tang und algen hielten sich an ihr ein so dass sie langsam viel schwerer ward kühl die fische schwammen an ihrem bein pflanzen und tiere beschwerten noch ihre letzte fahrt 3 und der himmel ward abends dunkel wie rauch und hielt nachts mit den sternen das licht in der schwebe aber früh ward er hell, dass es auch noch für sie morgen und abend gebe 4 als ihr leib im wasser verfaulet war geschah es (sehr langsam), dass gott sie allmählich vergaß erst ihr gesicht, dann die hände und ganz zuletzt erst ihr haar dann ward sie aas in flüssen mit vielem aas _____________________________________________________________ (c) bertold brecht çeviri: haluk erkan ▲ Collapse | | | Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Çevirmenin Edebiyat Köşesi No recent translation news about Türkiye. |
Anycount & Translation Office 3000 | Translation Office 3000
Translation Office 3000 is an advanced accounting tool for freelance translators and small agencies. TO3000 easily and seamlessly integrates with the business life of professional freelance translators.
More info » |
| CafeTran Espresso | You've never met a CAT tool this clever!
Translate faster & easier, using a sophisticated CAT tool built by a translator / developer.
Accept jobs from clients who use Trados, MemoQ, Wordfast & major CAT tools.
Download and start using CafeTran Espresso -- for free
Buy now! » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |